18 Ağustos 2010 Çarşamba

HESAPSIZ YAŞAMAK

     Ne tuhaf yaratık şu insan oğlu, önce kendine bir kafes örer içinde yaşamaya başlar, birde bakar ki orada yaşamak çok sıkıcı hatta imkansız. Hadi bakalım şimdi yıkalım şu kafesi de çıkıp özgürce yaşayalım diye başlar uğraşmaya, baştan beri o kafese girmemekte direnen insanlara karşı olan yargılarından utanarak. Hani sen herşeyi bilirdin ya, yaşamak için vazgeçilmez kalıplarına ve kendi ayağına taktığın prangalarına ne oldu? Veya daha şeytani düşünerek ilerde beklediği faydaya odaklanarak harcar koca bir ömrü. Mesela ilerde bana bakacak diye evlat dünyaya getirir ve zamanı geldiğinde bana iyi baksın diye etrafında pervane olur bu canlının. Uzun yıllar çocuğuna iyi hizmet etmekten, gerektiği kadar yalakalık yapabilmekten başka birşey düşünmeden hayatı ıskalar durur. Ama gözden kaçırdığı birşey vardır ki; onun bakışaçısıyla büyüyen çocukta kendi geleceğini garantilemek amacıyla başkalarına yatırım yapmaya başlamıştır artık, geçmişe vefa diye birşey taşımayan bu yaratık. Hayatı doğal akışına bıraksak zaten her ana yavrusuna bakar gerektiği gibi, nitekim doğadaki tüm canlılar hiçte zorlanmadan yapmaktalar bunu. Ama hani kendilerine biçtikleri  o kalıplar var ya, hiçbirzaman durmayı bilemez maalesef bu ana rolü oynayan ikiyüzlüler. Kendi planında olmayan başka bir garanti keşfederse haspelkader belki o zaman soyunur bu yalancı ana rolünden. Ya çok mu zordur, içimizden geldiği ve vicdanımızın bize emrettiği gibi yaşamak, niye hep hiçbirzaman emin olamayacağımız kimselerin bakış açılarına göre kıvırıp dururuz bilmem. Kendimizi bir türlü sevemeyişimizden midir acaba, başkaları tarafından kabul görmek veya beğenilmek için bu kadar çırpınışın sebebi. Memnun edilmesi gereken tek mercii kendimiziz aslında, diğerlerini memnun etmeye çalışmak insanın kendiyle çelişmesidir, aynı ortak paydada buluşabiliyorsak ne mutlu o zaman. Hayatı kendisi için yaşamak bencillik değildir asla, tam tersi dürüstlük ve gerçek insan olma halidir. Kendin için yaşarken hayatı, anana-babana saygı gösterirsin, evladını sever sorumluluğunu taşırsın, çevreye ve insanlığa faydalı bir birey olmaya gayret edersin. Buradaki fark hayatı kendi bakış açından görmek ve kendi doğrularına göre davranmaktır. Kendi ölçülerine göre yaşamak insanı şirke düşmekten korur, dünyevi anlamda ise kendini sevmene sebep olur.

17 Ağustos 2010 Salı

ZAMANDA GERİ YÜRÜMEK

    Evet zamanda geri yürümek dedim ama zamanda yolculukla karıştırılmasın, bence zaman yolculuğundan daha ümit verici bir kavram bu. Dilimin döndüğünce açıklamaya çalışacağım; birşeye niyetlendiğimiz andan itibaren istediğimiz sonuca ulaşmak için yaşayacağımız şeyler zamanda geri yürümektir. Bu konularda uzman olmadığım için sadece bir duyum olarak söz edeceğim, Allah kabul etmeyeceği duayı etmeyi kısmet etmez insana derler. Yani kabaca, birşeyi eğer diliyorsak veya yapmayı hayal ediyorsak zaten bunun olma ihtimali çok yüksektir ya da olacaktır. Bu yüzden ben sabah kalkıp markete gidiyorum dediğimiz zaman zaten markete gitmişizdir zamanın bir yerinde, şimdi geriye kalan o markete gitmek için geçireceğimiz aşamaları deneyimlemektir. Zamanın geçmiş, gelecek ve şimdi olarak ayrılması sadece bizim algımızla ilgilidir. Aslında zaman, sonsuz bir şimdi olan tekbir andır. Bizler yaşadığımız evrenin kuralları gereği birbiri ardına sıralanmış anlar olarak deneyimleriz bunu. Şimdi sonsuz bir anda yaşadığımızı düşünürsek, istediğimiz şey zaten gerçekleşmiştir, bize kalan sadece bu dileğimiz yerine gelirken geçireceğimiz aşamaları deneyimlemektir. Belki de bilincimizi gerçekten yükseltebildiğimiz zaman artık kalbimizden geçirmek yeterli olacak isteklerimizin gerçekleşmesi için, bu zaten oluyor da bizler tam olması gerektiği gibi anlayacağız bu olayları. Tüm bunları söylemekteki amacım ordan burdan duyduğum şeyleri kendime mal ederek lugat parçalamak değil aslında, insanların daha ümitvar olabilmesi ve içinde yaşadığımızı düşündüğümüz kaostan kurtulabilmemiz için küçük bir bakış açısı kazandırmak kendimce. Gerçektende bizler saf enerjiden yaratıldık ve yaratıldığımız saflığa yaklaştırmayı başardığımız ölçüde enerjimizi mutlu olacağız ve yaratılış amacımızı yakalamak konusunda mesafe katedeceğiz. Zira bizler laf olsun diye gelmiş olamayız bu aleme, yapmamız gerekeni bilmenin ve başarmanın zannımca en iyi yolu pozitif olmak ve bizden daha güçlü olana koşulsuzca güvenmek. Yaratılışımızda şefkat var ve sırf bu yüzden dahi iyi şeyler beklememiz hayattan en mantıklı olanı herhalde. Bir bakın etrafınıza bir karıncasından bile vazgeçmeyen rahmet bizden mi vazgeçecek, bu konuda ümitsiz olmak iftira değil midir yaratıcımıza! Acizane diyorum ki; bulmak istediğimizi ümit edelim ve tabiki hüsnü zan ile bakalım hayata ve onun sahibine. Tüm iyilikler üstünüze olsun, kalbiniz güzelliklerle dolsun.