18 Eylül 2010 Cumartesi

RUH EŞİ

   Yaşanan bunca şey arasında tüm insanların kalbinin ta derinlerinde bir yerde özlenen adı konmamış bir sevgili vardır. Kendince en mutlu olduğu anda bile bir özlem, bir yoksunluk hisseder bazen insan. Çevresindeki bütün o hengameye ramen kendini yapayalnız hisseder, hayatta en sevdiklerinin yanında olmasına ramen. İşte bu anda düşünürüm, o özlediğimiz kim veya ne? Zaman zaman dayanılmaz bir özlem duyarım ama sorun bu özlemin odaklandığı noktayı bilmeyişim. Belki bu bizim gibi bir varlık değil, belki de tanrıdır özlediğimiz, geldiğimiz yere-kaynak noktamıza duyuyoruz özlem. Belki de kimilerinin dediği gibi ruhlarımız aslında çiftler halinde yaratılmış ya da ruhumuz yaratılışından sonra ikiye bölünerek değişik noktalara dağıtılmış bu parçalar. Bilemiyorum, bildiğim birşey varsa birine ya da birşeye fena halde özlem duyduğum. E insan bilmediği, bir şekilde biryerlerde öğrenmediği birşeye özlem duyamayacağına göre bunu daha önce tanıdım veya yaşadım. Peki buna göre asıl sorun hatırlamak mı acaba? Hatırlamak istiyorum her nefeste özlediğim sevgiliyi, hatırlamak istiyorum kendini asla unutturmayan bu özlemin kaynağını. En sevdiğim varlık olan kızımın yanında bile kendimi eksik hissedişimin müsebbibini arıyorum, şayet bulan veya bileniniz varsa bana yardım etsin lütfen. Bu tarifsiz özlemin kaynağı tanrı ise eğer, o zaman nasıl evliya olunduğunu anlayası geliyor insanın, zira bu kaynağı hatırlar veya tekrar bulursa ondan başkasına artık nazar edemez ki insan. Şu dünya gözüyle görüp sevdiklerimiz bile dünyayı bir toz zerresine dönüştürüyorsa gözümüzde, kimbilir bu sevgili ne yapar tüm tutunduğumuz, dayandığımız kalıplara hayal bile edemiyorum asla. Ama olsun herşeye ramen sadece meçhul bir sevgilinin varlığı bile harika tek kelimeyle, hem zaten aşık olunan şey nesne değil aşkın kendisi değil midir aslında?

FATMAGÜLÜN SUÇU NE Mİ?

    Kadın olmak dışında mı yani, evet birkaç tane daha var. Mesela kadınlık onurunu koruyacak olgunluk ve kararlılıktan yoksun olmak, nişanlısı bile olsa bir erkeğin kendisine potansiyel fahişe gibi davranmasına gözyummak, sahip olduğu değerlerin farkında olarak bunu korumak için yeterince tedbirli olmamak ve kadın olmanın güçlü olmak demek olduğunu bilmemek mesela. Lafımı tamamlayamayacak kadar kızgınım onun için atlayacağım birazını, ya kardeşim bu kadın milleti niye kendini tecavüz maduru veya hayat kadını olarak tanımlamaktan bu kadar zevk alıyor? Sakın bana sanat zırvaları okumaya kalkmasın kimse, hangi sanat-hangi maddi kazanç bir kadını bu kadar zavallı ve pis bir durumda canlandırmayı haklı kılabilir? Ha konunun çıkış noktası bu olacaksa illede o zaman bu olayı sadece sözle dile getirip konuya buradan devam etsinler, hadi bunu yapıyor bazı ahlak yoksunları diyelim ya bunu 'başarıyla' canlandıran o 'kadın'lara ne oluyor. Olay bununla kalsa iyi, birde oğlunu-kızını yanına alarak bunu izleyen yaratıklara ne oluyor, halk arasında kadın deniyor bunlara da ve bunlar lafa gelince namus timsalidirler aynı zamanda. Beni kimse kendi yapmayacağı birşeyi izlemekten zevk alan birinin varlığına ya da akıl sağlığına ikna edemez. Tüm bunları düşününce bazı erkeklerin kadınlar hakkındaki o iğrenç düşüncelerinde doğruluk payı olduğuna inanası geliyor insanın, bir kadın olarak bunları söylemek çok zor geliyor evet ama dürüst olmak gerekirse bende dışardan bakan biri olsaydım bu konuya, yani kadın olmasaydım kadınlar hakkında pekte iyi yargılara sahip olamazdım doğrusu bu şartlar altında, en azından büyük kısmı hakkında. Bunu söylediğim için kimse bana kızmasın, o sahneleri öfkeden kudurmadan izleyebilen kadınlara söyleyecek daha iyi bir sözüm yok benim, pekçok kadın tarafından taşa tutulacağımı bilerek yazıyorum bunları, zira haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Daha söyleyecek çok sözüm var ama böyle bir platforma yakışmayacak sözler olduğu için artık susuyorum ve gerisini akıl ve vicdan sahibi insanlara bırakıyorum, buradaki anlatımlara uymayan hemcinslerimden özür diliyorum eğer yanlış anlamaya sebep olduysam, ama aklın yolu birdir eminim bana hakverecekler, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

14 Eylül 2010 Salı

KIZIM NEZAMAN ANNEM OLDU?

    Artık kanıksamaya başladığım bir davranışı aniden dikkatimi çekti kızımın. Zaten bana karşı hep sevecen ve bir anne gibi şefkatli yaklaşımlarına alıştığım için, sürekli yaşadığımız olayların üzerinde fazla düşünmediğimiz gibi bununda üzerinde de fazla düşünmediğimi farkettim aniden. Üyesi olduğum bir sosyal topluluğun İstanbul buluşmasına davetli olduğumu ve katılmayı düşündüğümü söylediğim an beni çok güldüren, aynı zamanda çokta duygulandıran o tavrını takınarak; anne çok iyi tanımadığın insanlarla bu şekilde beraber olman sence güvenli mi diye sordu, gözlerindeki saklayamadığı endişe kıvılcımları ile. Çocukların ebeveynlerini ikna etmek istediklerinde takındıkları tavırla, ama hayatım bu halka açık biryerde ve çokça insanın katıldığı bir toplantı olacak diye ikna denemelerine giriştim. Herneyse, konuyu uzatmaya gerek yok bilinen ritüeller gerçekleşti ve kızım ikna oldu buluşmaya gitmeme. Sonra başladık giderken ne giymeyi düşünüyorsun gibi kızsal muhabbetlere, ay bu kız beni öldürecek en sonunda yine ağlattı beni, anne eksik birşeyin varsa iş dönüşü alışverişe çıkalım diyerek. Kızını mezuniyet partisine gönderen bir annenin sevecen tavırlarıyla. Ha buarada, gideceğim mekanın adresini ve krokisini benden almayı ve saat sınırlaması koymayı da ihmal etmedi ve çıkışta buluşalım da eve beraber dönelim diye bir teklif getirdi ardından. Burada anlatmaya çalıştığım olay, sanki sihirli bir el bizleri alıp birbirimizin yerin koymuşta, ben kırküç yaşında bir kız ve o da yirmiiki yaşında bir anne oluvermiş. Neden çocuklarımızın bukadar büyüdüğünü farketmekte zorlanıyoruz, çevremize karşı olan farkındalığımızla ilgili birşey midir bu, yoksa ana-baba olmanın getirdiği açmazlardan birisi mi? Küçükken O'na sevgiyle kızım deyişimi bir sevgi sözcüğü olarak algılayarak bana sevgisini belli etmek için, kızım annem derdi. Şimdi ben ona tüm sevgim ve hayranlığımla diyorum, KIZIM ANNEM..Hayatta birtek sırdaşım ve her halukarda güvendiğim arkadaşım oldu, bu arkadaşım aynı zamanda bakmakla yükümlü olduğum küçücük bir kız çocuğuydu. Şimdi bu kızçocuğunun bir kadın olma yolunda başarıyla ve güvenle ilerlediğini görmek herhalde bir annenin bu hayatta alabileceği en büyük ödül ve ben bu ödülü daha şimdiden almaya başladığım için tarifsiz şekilde mutluyum ve seni çok seviyorum benim en büyük ödülüm KIZIM ANNEM.