21 Temmuz 2010 Çarşamba

YUMURTA

     Mutfak pencereme bir kumru çifti yuva yapmış. İki tane yumurtaları var, ben onlara torunlarım diyorum. Yumurtalarına bakıyorum anneleri üzerlerinden kalktıkça. Çocukluktan beri yumurtalar beni çok etkiler, içlerinde barındırdıkları mucizeden mi acaba, içlerinden bir canlı çıkması bana her zaman sihir gibi gelmiştir. Aslına bakarsak doğadaki herşey bir sihir, bir mucize. Oldukça kırılgan bir kabuğun içinde saklanan ve gelişen bir yaşam, tuhaf değil mi bu? Yani böylesine değerli birşeyin bunca kırılgan bir yapıya emanet edilmesi. Belki de kırılgan sandığımız şeyler o kadar da kırılgan değil, kimbilir? Düşünün bir kere, doğadaki tüm yaşamlar başlangıcında hep kırılgan diye nitelenen canlılara emanet değil midir? Yani dişilere, önce vücutlarının içinde-sonra kollarının arasında. Ama bu küçücük canlılar en mükemmel şekilde korunup kollanırlar her zaman. Tabi ya bu narin yaratıklarla hemhal olmak için narin birşeyler gerekir, anneler gibi. Narin fakat yavrusuna yönelen bir tehlike olduğunda en cengaver erkeğe bile parmak ısırtacak kadar saldırgan ve gözüpek analar. Anne olduğunda yeniden doğar bir kadın, tüm o yumuşaklık ve kırılganlığına karşı amazon olabilen gerektiğinde. Ortada o küçük canlı varsa tüm dünyaya tek başına meydan okur işte o doğan kadın. Hani derler ya; yükte hafif pahada ağır diye, işte o yaklaşık üç kiloluk canlı terazinin bir kefesine konduğunda diğer kefeye değil tüm dünya evreni koysanız yine sağlayamazsınız eşitliği, her zaman ağır basar küçücük yüküyle o kefe. Gelgelelim, birine muhtaç olursa eğer bu anne, o zamanda hiçbiryere sığmaz bu küçücük ağırlık, yine tüm dünyaya karşı ağır gelir terazinin gözünde ve dünyanın sığdığı yerlere sığmaz asla hiçbirşekilde. O zamanda dünyanın en güçlü zırhı olur evlat sevgisi; zırhı sevgi, silahı sevgi, ödülü sevgi, ekmeği-suyu sevgi. Dünyadaki herkesi ve herşeyi alın karşınıza ama; yavrusunu koruyan bir anneyi ve vatanını savunan bir askeri asla. Çünkü; onların görevi kutsal, emaneti tanrıdan ve vaadi cennetten.

Hiç yorum yok: