4 Mart 2010 Perşembe

BAHARI YAKALAMAK

Güneşin her tarafı hayata boğduğu birgün bu. Sokaklarda dolaşarak baharın ipuçlarını arıyorum. Henüz aylardan mart ama sanki insanın kulağına yumuşakça fısıldıyor bahar, bak ben buradayım hadi aç gözlerini diyor. Ama insanlar şartlanmışlıklarının dışında herşeye gözlerini öyle sıkı kapatmışlar ki, çevrelerinde bir cümbüşün başlamakta olduğunu ne yazık ki göremiyorlar.
Tüm doğada gizli bir coşku, sanki dünya bize bir sürprüz paketi hazırlıyor. Bir bakacağız, havai fişek gibi aniden patlayıverecek o minicik tomurcuklar muhteşem güzellikleriyle gözlerimizi kamaştırarak. Yerlere acem halılarını kıskandıracak yumuşaklığıyla yemyeşil bir halı serilecek. Aslında bu halının üstüne neşeyle sıçrayacak kuzular yakışır amma maalesef şehirde bundan yoksunuz. Her dal, her taş, her böcek ve her ot bize kaendi diliyle söyleyecek baharın türküsünü.
Baharın ipuçlarını arıyorum evet, ama bunu ben akıl etmedim. İçimden birşey beni dürttü, ne duruyorsun tabiat uyanıyor sende sirkelen at üstünden tozu toprağı dedi. Zira, yaşadıkça hayatın tozu toprağı örtüyor o pırıl pırıl ruhumuzu ve gözlerimizde biriken toz toprak önümüzü göremez hale getiriyor bizi. Aradabir ruhumuzu havalandırıp şöylebir sirkeleyelim ne dersiniz? Eşyalarımız kadar haketmiyor mu ilgiyi? Dünya emrimize amade tek yapmamız gereken elimizi uzatıp almak, güzel gözlerle bakıp görmek ve şükürler sana ey mülkün sahibi demek. Teşekkür ederiz degil mi bize bir bardak su verene bile........

Hiç yorum yok: