13 Mayıs 2010 Perşembe

HANİ BAZEN

     Hani bazen yazmak istersin, parmakların dudağındaki cümlelere yetişemez. Hani bazen diline pranga vurur birşeyler, ellerin kaşınır.......klavyenin tuşlarına deli gibi vurur ama aklın bomboştur yazacak birşey bulamazsın. Ellerin kaşınır, aklın karıncalanır.........hani biryerin kaşınır ya........kanatmadan, derisini soymadan kurtulamazsın bu çıldırtıcı duygudan. Hani bazen içinden birşeyler dışarı çıkmaya çalışırken sen çaresiz kalırsın, yardımı olmaz hiçbirşeyin. HANİ bazen..............İşte o zaman bedenin aradan çıkıp ruhuna bırakmalı meydanı, ruhunun kendini ifade etmek için ihtiyacı var maalesef eline, diline, kendini ifade etmek için mahkum olduğu bu bedene ihtiyacı var ne yazık ki. Belki de burada başlıyor yazarlık, bedeninin kontrolünü ruhuna bırakarak mahkumu olduğu bu bedenin efendisi olmasına izin vermek yine. VE kendini ifade etmek için ruhun enstrümanı olmalı beden. Yazarın ihtiyacı olan eller en azından. Transa girersin sanki bazen, nerden geldiğini bilemezsin kağıda dökülen o cümlelerin. Aklının içinde sanki Aleaddin'in lambasındaki cin. Yoksa diyorum başka bir boyutun kapısını mı aralıyor yazarlar bilmeden ve müşahade ettiği o harikaları döküyor burada yazıya.

Hiç yorum yok: