13 Mart 2010 Cumartesi

KIRILMA

Hayat dümdüz bir yol değildir. Bu yolun inişi var, yokuşu var. Ama her zaman çakıllı ve taşlı bu yollar o yüzden takılıp düşmemeli bu yolda. Zira düşersen ellerin ve dizlerin fena parçalanıyor ve seni tutup kaldıran yaralarını saranda bulunmuyor genelde. İşte buda ruhunu ve yüreğini kanatıyor. Yokuş yukarı çıkıyorsanız mesele yok, elinizi tutan, herşeyinizle fazlasıyla ilgilenen öyle çok yalakanız olur ki çevrede yaşamak için nefes almanız kafidir o ara. Kötü tarafı bunun dostu düşmanı hiç bilemezsiniz. O zamanlarda tecrübeyle sabittir ki size en uzak duran en iyi dostunuzdur. Amaaaa yolunuz yokuş aşağı inmeye başladımı bikere, o zaman en yakınlarınız bile sizi tanımaz. Aniden görünmez olursunuz, çok mükemmel olsanız bile kimse sizi beğenmez hiç uğraşmayın derdiniz beğenilmekse. Ama bu size insanları tanıma ve fireleri ayıklama şansı verir. Buda paha biçilemeyecek bir tecrübedir. Kafan gözün kırılarak da olsa o safhayı geçirdiğin zaman artık dünyanın hiçbir sıkıntısı seni korkutamaz ve kendini her tehditi kolayca bertaraf edecek bir süperkahraman olarak görmeye başlarsın. Sen hayat denen o azgın canavarı altetmişsin kalan ufak tefek tehditler nedir ki?
Birkere düşüpde kalkmayı becerebildiyseniz hayatınız asla eskisi gibi olmayacak artık bunu bilin. O an bir kırılma yaşarsınız bundan böyle hayatı yalnızca kendi değerleriniz ve iç hesaplaşmanız doğrultusunda yaşamaya başlarsınız. Eğer hala ölçünüz başkalarıysa maalesef siz henüz kalkamamışsınızdır ayağa. İnsanları asla memnun edemezsiniz bu yüzden siz kendinizi memnun etmeye çalışın. Tabi bunun için önce kendinizi tanımalısınız. Tanımadığınız birini memnun edemezsiniz unutmayın.
Hayattaki ölçüm kendi memnuniyetim ve tabiiki vicdan rahatlığımdır herzaman. Bu yüzden sıklıkla çevremdeki uyanıklar tarafından saf hatta aptal olarak nitelendirilirim. Ah birde benim onlar için ne düşündüğümü bilebilse uyanık maymunlar.

Hiç yorum yok: